8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 1875 yılında Amerika Birleşik Devleti’nin New York
şehrinde yaklaşık 40 bin kadın işçinin eşit haklara sahip olmak adına verdikleri mücadeleden doğmuştur. Kadın işçilerin maruz kaldıkları cinsiyetçi ve ayrımcı tutumlara karşı durarak eşit haklar talep etmeleri işlerinden atılmalarıyla sonuçlanmış ve 8 Mart 1857 gününde bu durumu protesto eden kadınlardan 129’u öldürülmüştür. Alman siyasetçi Clara Zetkin’in öncülüğüyle haklarını korumak için mücadele eden ve hayatını kaybeden 129 kadına ithafen “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilip her yıl çeşitli ülkelerce anılmaya ve kutlanmaya başlanan 8 Mart günü kadın haklarının ve mücadelesinin bir simgesi haline gelmiştir.
1970 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilatı cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin uluslararası boyutta mücadele edilmesi gereken bir sorun olduğuna işaret etmiştir. Ne yazık ki geçen onca yıldan sonra bugüne gelindiğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına şiddet hala dünyanın hemen her yerinde görülebilen en büyük problemlerden birisi olmaya devam etmektedir. Kadınlar hala eğitim haklarından erkeklere göre eşit oranla yararlanamamakta, çalışma hayatına eşit düzeyde eşit koşullarla katılamamakta ve her türlü şiddete daha fazla maruz kalmaktadır. Cinsiyet eşitsizliklerinin sonuçlarını üzülerek izlerken bir yandan da kadın hakları mücadelesinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik farkındalığın ve bilinçlenmenin günden güne arttığını görmek son derece umut verici. Bu soruna yönelik gittikçe artan hassasiyetimiz ve cinsiyetler arası eşitlik konusunda duyarlı duruşumuz kadının toplumsal yaşamda alması gereken eşit konuma ulaşmasında oldukça değerli bir öneme sahiptir. Sorunun çözümü açısından gelecek günlerden umutlu olabilmemiz, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı dayanışma içinde olup, her türlü ayrımcılığın karşısında durmakla mümkün olacaktır.
Tam eşitlik ve tam özgürlük umuduyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun.