Onuncu sınıf öğrencilerimizin Türk edebiyatında tasavvufun ve sanat kültürünün önemini daha iyi anlamaları amacıyla Galata Mevlevihanesi’ne ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne gezi düzenlendi.
Mevlevilik, Mevlana’nın hümanist düşüncesinin bir ürünüdür. Osmanlı zamanında özellikle kentlerde gelişen Mevlevilik bugün dahi etkisini sürdüren bir tasavvuf ekolüdür. Mevlana’nın “Dinle neyden ki hikâyet etmede / Ayrılıklardan şikâyet etmede” beyti, onun tasavvuf düşüncesini açıklar. Vatanından koparılan saz bitkisinden ney çalgısı yapılır. Gurbete düşen saz bitkisi neye dönüşünce hüznünden inler. İnsanın asıl vatanı ise manevi dünyadır, buradan ayrılan insan, tıpkı saz bitkisi gibi gurbete düşmüştür ve gurbet, Mevlevilikte “şeb-i arus” yani “düğün gecesi” diye adlandırılan ölümle sona erer. Bu sebepledir ki mevlevihanenin yanındaki mezarlığa “hamuşan” yani sessizler adı verilir. Tasavvuf, divan edebiyatını derinden etkileyen bir düşünce sistemi olmakla beraber Klasik Türk Edebiyatı’nın yapıtaşlarından biridir. Böylece, Galata Mevlevihanesi’ne yapılan ziyaret, öğrencilerin tasavvuf kültürünü tanımalarına olanak vermiş oldu.
Türkler, özellikle Müslüman olduktan sonra yerleşik hayata geçerek kalıcı eserler bırakmışlardır. Bu eserlerde Türk kültürü ve İslam kültürü iç içe geçerek yeni bir sentez oluşturmuştur. Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde, Türklerin farklı devirlerde ürettiği sanat eserlerini görerek kültürümüzü daha yakından tanımak mümkün.
Sonuç olarak, öğrencilerimiz hem tasavvuf hem de Türk-İslam sanatından beslenerek yüzyıllar boyunca Anadolu coğrafyasının klasik sanat anlayışını biçimlendiren divan şiirini öğrenmeden önce kendi gözlemlerine dayalı pratik bilgiler edinerek gezi süresince bir ön çalışma yapma fırsatı yakalamış oldular.