14 Ekim Cuma günü, Servetifünun edebiyatının büyük ismi Tevfik Fikret’i anlattığımız 11. sınıf öğrencilerimizi, Fikret’in “yuva” anlamına gelen “Âşiyan”ına götürdük. Öğrencilerimiz burada, Tevfik Fikret’in yaşadığı ve şiirlerini kaleme aldığı evi gezip büyük şairin odalarında dolaşırken onun neler hissettiğini anlamaya çalıştı. Yatak odasındaki pencereden bakarak sisler altındaki İstanbul’a ithaf edilen Sis şiirini düşündü, ardından Abdülmecid’in çizdiği Sis tablosunu…Tabloya ilk bakışta gri ve derinliksiz, küçük bir sandaldan başka bir şey göremediler; ancak tabloya daha yakından bakınca sisin ardında Süleymaniye’nin kubbesini, minareleri, Galata Köprüsü’nün siluetleriyle İstanbul’u gördüler. O yıllarda sisler altında kalan İstanbul’u, Sis şiirini konuştuk bir kez daha.
Âşiyan, sadece Tevfik Fikret’in değil, dönemin pek çok ünlü isminin de yuvasıydı. O yokuştan kimler çıkmamıştı ki: Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan… İstibdat Dönemi’nde köşeye sıkışmış hisseden sanat adamları, Boğaz’ın o muhteşem manzarasına karşı siyaset ve edebiyat sohbetleri yapmıştı. Fikret’in çalışma masasının üstündeki şişede bulunan ilaç, ünlü şairin içtiği son ilaçtı. Ormana giden yol, çalıştığı Robert Koleji’ne giden yoldu… Öğrencilerimiz, derste anlattığımız Fikret’in oturduğu, yemek yediği, uyuduğu odalarda gezinirken o dönemi yeniden yaşadı.
Okuduklarını yaşayarak öğrenmeleri anlamında, güzel bir etkinlik oldu. Büyük şairi daha iyi anlayabildiklerini söylediler. Seneye yeni öğrencilerimizle, müzeyi yeniden gezmek dileğiyle oradan ayrıldık.