Kurtuluş Savaşı sadece silahlı mücadele olarak düşünülmemelidir. Bunun bir hazırlık aşaması ve silahlı mücadeleden sonra başlayan kalkınma mücadelesi de vardı. Biz de bu yolculuğa Atatürk’ün izinde 19 Mayıs’ta başladık.
Yolculuğumuzda önemli yer tutan Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas, zor koşullarda bir ulusun ayağa kalkışının, bir avuç insanla başlayıp dalga dalga tüm yurda yayılışının sesiydi. Gezdiğimiz Erzurum ve Sivas kongre binalarında ya da mütevazı Bandırma vapurunda ya da aslı şu anda olmayan ama bölge yöneticileri ve halkıyla yeniden inşa edilen Amasya Genelgesi’nin imzalandığı binada, Atatürk ve arkadaşlarının mücadelesini hissettik.
Aslında milli mücadelenin sonrası çok daha zorlu bir yoldu Atatürk için. Eğitimli, genç nüfusunu savaşlarda kaybetmiş bir ülkenin yeniden doğması hiç de kolay değildi. O, çağdaş ve üretken bir ülkenin hayalini kuruyordu. Hayallerini gerçekleştirmek için yaptığı çalışmalar, günümüz Türkiyesi’nin çağdaş kurumlarıyla oluşmasını sağladı.
Kurtuluş ve bağımsızlığa geçiş sürecimizde etkin bir yeri olan Karadeniz’in eşsiz doğa güzelliği de herkesin bildiği bir gerçektir. Sanki bir şairin dizelerini doğaya aktardığını ya da bir ressamın en güzel tablolarını yapmış olduğunu düşündürür insana. Masalsı Uzungöl, Karagöl, Ayder ya da bizim henüz keşfedemediğimiz güzellikleri ve doğanın yeşil tonlarıyla herkesin hayal gücünü zorlar.
Kuymaktan pideye, cağ kebabından kadayıf dolmasına kadar zengin Türk mutfağının ufak bir bölümünü keşfeden bizler için esas güzelliklerden biri de Anadolu insanını tanımaktı. Nazik yaklaşımlarıyla, sempatik diyaloglarıyla ve içtenlikleriyle hepimizin gönlünde taht kurdular.
Tüm bu güzelliklerin yaşanması için söylenecek son söz, muhteşem doğanın, samimiyetin korunması için hepimize sorumluluk düştüğü olmalı. Bu gezi, hepimize çok farklı bakış açıları kazandırdı ve öğrencilerimiz kazandıkları bu farkındalıkla ülkemizin geleceği için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklardır.